Güvenç.
Masumiyetini ne zaman kaybeder insan..
Çok güvenince mi çok yanılınca mı yoksa çok sevince mi?
İnsan kırılınca dağılır mı her yanı yoksa sımsıkı mı kesilir içi taş gibi..
Her darbede soluk almadan yıkılmak gibi hep üstüstemi gelir tüm
terslikler
İnsan umudunu yitirdiğinde yıkılır en çok
En çok güvendiğinde sırtını dayadığı dağa, yıkıldığını izler yavaş
yavaş …
Kaosta orda başlamaz mı zaten ?
Duyguların giderek sarmallaştığı, içiçe karıştığı, ve düğüm atmışçasına
sıkılaşması, ayrılmamacasına !
İnsanların birbirine olan güven duyamama kaosu , her deneyimden sonra
kalıplaşmış bir kezzap yarası gibi vahşi, soğuk, uzak tutucu, yaklaşmak
istediğinden arındırılmış ve yalnızlığa meyilli bir korkusal artık.
İnsangillerin felaketi…!Birbirlerine attıkları kazıklar, iyinin her
zaman aptal ve yemlenmek için iyi bir av olarak görünmesi, kötünün iyi ,iyinin
de kötünün en kötüsü olma ihtimali ne korkunç ..
Peki ya giderek bu kaos kasırgasının insanları etkileme biçimlerine
odaklanırsak en çok suçlayacağımız, en temel ahlaki olgumuz ne olurdu acaba ?
-
Sadakat …
Zamanla yeni tanşıtığımız insanlardan önce güven sonra sadakat
bekleriz. Önce güven gelir.Fakat güvenden sonra ikinci gelen aslında birincinin
önünde gizli özne olan, aldığı kelimenin hakkını layıkıyla veren bu içi buram
buram bağlılık kokan eşsiz anlamlı kelime insanın asıl aradığı şeydir.
Aşkı ararken,bir dostu
severken,yeni bir işe koyulurken, bir tutkumuzun peşinden sürüklenirken ,eti
tırnaktan ayırırken ve sevişirken … buna
daha nice örnekler verebiliriz. Sadakat iki elin birleştiği,iki yüreğin
tutunduğu,iki gözün kenetlendiği iki kulağın işittiği en güzel soyut
duygu. Ne zaman bu ikişerlikler uçer
beşer ve daha çok olup çoğalır, o zaman bu kaos son bulur. Yeniden ve kardeşçe
insanlık yeniden hoşbulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder